Göz kaşımak düşündüğünüzden tehlikeli olabilir

Alerjik Göz Hastalıkları ve Tedavi Yöntemleri

Bahar ayları geldiğinde polenler ve havadaki alerjenlerin artmasıyla birlikte gözde kaşıntı, sulanma ve kızarıklık gibi şikayetler artıyor. Alerjik konjonktivit, özellikle alerjik bünyeye sahip kişilerde yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serdar Marol, göz nezlesinin belirtileri, korunma yolları ve tedavi süreci hakkında bilgi verdi. Göz nezlesi, gözün dış etkenlere verdiği bir savunma reaksiyonudur. Hastalar genellikle gözde kaşıntı, kızarıklık, sulanma, ışığa hassasiyet ve gözlerini tam açamama gibi şikayetlerle doktora başvururlar.

Op. Dr. Marol, şikayetlerin kişiden kişiye farklılık gösterebileceğini ancak hepsinin ortak noktasının gözle temas eden bir alerjene verilen yanıt olduğunu belirtti. Tedavinin temelinde, teması kesmek yatar. Güneş gözlüğü takmak, tozlu ortamlarda şapka kullanmak ve yüzü bol bol yıkamak gibi yöntemlerle teması kesmek mümkündür. Yüz yıkamanın amacı, hijyen sağlamak değil, gözde alerjiye neden olan maddelerin temas süresini azaltmaktır.

Op. Dr. Marol, göz kaşımanın alerjik reaksiyonu artırabileceğini ve uzun vadede ciddi rahatsızlıklara yol açabileceğini vurguladı. Her kaşınmanın bir sonraki kaşıntıyı artırabileceğini belirterek, gözlerin kesinlikle kaşınmaması gerektiğini söyledi. İlaçlar sadece semptomları geçici olarak baskılar, ancak koruyucu önlemler almadan uzun vadede etkili olmaz.

Göz hassasiyeti olan kişilerin aynı alerjen maddeyle tekrar karşılaşmaları durumunda benzer reaksiyonlar yaşayabileceğini belirten Op. Dr. Marol, ilaçların sadece mevcut belirtileri azalttığını ve önleyici olmadığını söyledi. Bu nedenle, hastaların koruyucu önlemleri günlük yaşamın bir parçası haline getirmeleri gerektiğini vurguladı.

Related Posts

Geceleri aç uyanıyorsanız dikkat: Bu durum bir hastalık habercisi olabilir

Gece uykusundan açlık hissiyle uyanmak sadece psikolojik değil, gizli bir metabolik hastalığın habercisi olabilir. Uzmanlar, bu durumun gizli hipoglisemi ve insülin direnci gibi ciddi sağlık sorunlarına işaret edebileceğini dile getirdi.

Develer kanser için gizli silah mı? Tümöre nokta atışı: ‘Hörgüç değil antikor’

Uzun bacakları, hörgüçleri ve çöl dayanıklılıklarıyla tanıdığımız develer, şimdi yepyeni bir rolle gündemde: Kanserle savaşın gizli kahramanı. Bilim insanları, bu hayvanların vücutlarında bulunan ‘nanobody’ adlı minik antikorların, erken teşhisten hedefe yönelik tedaviye kadar pek çok alanda çığır açabileceğini düşünüyor. Peki bir çöl hayvanı, insan sağlığını kurtarmakta nasıl bu kadar etkili olabilir?

Uzmandan elektronik sigara uyarısı: Akciğer yetmezliği, solunum sıkıntısı ve ölümcül sonuçlara yol açabiliyor

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, elektronik sigaraların akciğer ve kalp sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Akkoyunlu, “Elektronik sigaralar aslında en büyük problemlerden bir tanesi. Normal sigaranın etkilerini ve içeriklerini biliyoruz ancak elektronik sigaralar söz konusu olduğunda ciddi bir çeşitlilikle karşılaşıyoruz. İçerikleri konusunda net bilgiler olmaması ve yan etkilerinin tam olarak bilinmemesi bu cihazları daha da riskli hale getiriyor” dedi.

Bu nadir görülen kanser belirtisi sadece banyoda ortaya çıkıyor

Uzmanlar, safra yolu kanserinin (kolanjiyokarsinom) sessiz ilerleyip çoğu kez geç evrede teşhis edildiğine dikkat çekiyor. İlk uyarı işaretleri sıklıkla tuvalette ortaya çıkıyor; ancak sindirim veya idrar yolu problemleriyle karıştırılabildiği için gözden kaçabiliyor.

En zorlu tedavilerden birini Brezilyalılar çözdü: Tuhaf görünmesine rağmen sonuçları çok başka

İnsanlık tarihi boyunca yanık tedavisi, tıp dünyasının en zorlu alanlarından biri oldu. Bu ihtiyaca çözüm arayan Brezilyalı bilim insanları ise, doğanın sunduğu eşsiz bir kaynaktan ilham aldı: balık derisi.

Her şey ultrasonla başladı! Anne karnında kurtuluş: Bu bebekler 2 kez doğuyor

Hamileliği sorunsuz ilerliyordu, ta ki bir ultrasonla hiç beklemediği o haberi alana kadar. Önünde iki seçenek vardı: Ya gebelik sonlandırılacak ya da bebek doğduktan sonra ağır ameliyatlarla mücadele edecekti. Ancak yolu tam da o sırada Prof. Dr. Esra Esim Büyükbayrak ile kesişti. Hem anne hem de bebek, aynı anda ameliyat edilerek hayata işte böyle tutundu.